Ripley: My mommy always said there were no monsters. No real ones. But there are.
Ripley: Annem, her zaman, canavar diye bir şey yok derdi. En azından gerçekleri yoktu. Ama varlar.
-.-.-.-.-.-.-.-.-
-.-.-.-.-.-.-.-.-
Dr Wren: I think you will find that, uh, things have changed a great deal since your time.
Ripley: I doubt that.
Dr Wren:Senin zamanından beri... mm ... işlerin çok değiştiğini bilmek ilgini çekebilir.
Ripley: Bundan şüpheliyim.
-.-.-.-.-.-.-.-.-
-.-.-.-.-.-.-.-.-
Johner: Hey, Ripley. I heard you, like, ran into these things before?
Ripley: That's right.
Johner: Wow, man. So, like, what did you do?
Ripley: I died.
Johner:Hey, Ripley. Onlarla daha önce de dalaştığını duymuştum.
Ripley:Bu doğru.
Johner:Vay canına. Peki... o zaman ne yaptın?
Ripley:Öldüm.
-.-.-.-.-.-.-.-.-
-.-.-.-.-.-.-.-.-
Johner: What's the big deal, man? Fuckin' waste of ammo.
Christies: Let's go.
Johner: Must be a chick thing.
Johner: Nedir bu adamım?? Boş yere cephane kaybı.
Christies: Hadi gidelim.
Johner: Kadınsı bir olay olmalı.
Christies: Hadi gidelim.
Johner: Kadınsı bir olay olmalı.
-.-.-.-.-.-.-.-.-
-.-.-.-.-.-.-.-.-
Purvis: [shouting] What's in-fucking-side me?
Ripley: There's a monster in your chest. These guys hijacked your ship, and they sold your cryo tube to this... human. And he put an alien inside of you. It's a really nasty one. And in a few hours, it will burst its way through your ribcage, and you're gonna die. Any questions?
Purvis: Who are you?
Ripley: I'm the monster's mother.
Purvis: [shouting] İçimde ne s.k var?
Ripley: Göğsünde bir canavar var. Bu adamlarlar geminizi kaçırdılar, ve sizi tüplerinizle bu... insana sattılar. O da içinize bir yaratık koydu.Üstelik en iğrenç türünden. Ve birkaç saat içerisinde göğüs kafesini parçalayarak dışarıya çıkacak, ve sen öleceksin. Başka soru?
Purvis: Kimsin sen?
Ripley: Ben, canavarın annesiyim.
-.-.-.-.-.-.-.-.-
-.-.-.-.-.-.-.-.-
Ripley: You're a robot?
Johner: Son of a bitch! Our little Call is just full of surprises
Ripley: I should've known. No human being is that humane.
Ripley: Sen robot musun?
Johner: Orospu çocuğu! küçük Call'ımız sürprizlerle doluymuş.
Ripley: Bilmeliydim. Hiçbir insan, bu kadar insancıl değildir.
Annalee Call: Father's dead, asshole. Intruder on level one. All aliens, please proceed to level one.
Annalee Call: Baba öldü, aşağılık herif. Kat 1'de davetsiz misafirler var. Tüm yaratıklar, lütfen Kat 1'e doğru devam edin.
-.-.-.-.-.-.-.-.-
-.-.-.-.-.-.-.-.-
Johner: You can't fly one of these things too, can you?
Ripley: Are you kidding? This piece of shit is even older than I am.
Johner: bunlardan biriyle de uçamazsın, değil mi?
Ripley: Dalga mı geçiyorsun?Bu bok parçası benden bile daha yaşlı.
-.-.-.-.-.-.-.-.-
-.-.-.-.-.-.-.-.-
lüzumsuz bilgiler:- Sigourney Weaver, bu filmde Ripley olarak geri dönmek için 11 milyon dolar almış ve bu rakam 79 da çekilen ilk alien filminin tüm bütçesinden fazlaymış
- filmin yönetmeni Jean-Pierre Jeunet çekim sırasında hemen hemen hiç ingilizce konuşmamış ve sette daimi olarak çevirmenlerle dolanmış.
- yapım yeterli büyüklükte stüdyo alanı bulmakta zorluk çekmiş çünkü aynı zamanda Titanic, Starship Troopers ve The Lost World. Jurassic Park gibi devasa işler çekilmekteymiş.
- filmi yönetmesi çin önce danny boyle ve cronenberg düşünülmüşse de kısmet değilmiş.
- Newborn olarak adlandırılan son insana benzeyen alien'ın cinsel organı, sonradan dijital olarak silinmiş.
-.-.-.-.-.-.-.-.-
- sigourney abla iki hafta boyunca bir koç ile basketbol çalıştıktan sonra yarısahadan arkası dönük atışı yapmış. çekim günü geldiğinde Jean-Pierre baba hatunun 200 seferde başaramayacağını düşünerek topun tepeden düşürülmesini istemiş. ancak aslan Ripley demoralize olmasına rağmen denemek istemiş. üçlük alanın da biraz ilerisinde olduğu halde ilk seferinde cup diye atıvermiş. Ron Pearlman şok olarak direk kameraya dönüp, karakterini bırakarak wow ya da oh my god nevinden bişeyler demiş. herkesler pek memnun mesut olmuşlar ancak jeunet abi topun yolu üzerinde kareden çıkması yüzünden izleyenlerin asla buna inanmayacağını düşünmekteymiş.işte 2 video linki. birinde çekim esnası 2 kamera ile:
http://www.youtube.com/watch?v=FF44YvDVP8Y
bu da tüm basketbol sahnesi. ancak bu görüntü kalitesinde sadece ispanyolca dublajlı bulabildim.
en favori sahnemdir, idare edile...
http://www.youtube.com/watch?v=hbGoJkSaVEU&feature=related
-.-.-.-.-.-.-.-.-
derlemecinin notları:(çevirileri beğenmeyebilirsiniz, bana böyle iyi göründüler ama...)
1. alien resurrection, alien severlerin genelde ya en kötü, ya da en kötüden (3: fincher'ınki) bir iyi buldukları alien dir.
bana gelince... en sevdiğim alien dır.
(ridley scott, james cameron, david fincher, kocaman kocaman isimler tabi ama...)
4'ü ilk izlediğimde, artık yazılar geçerken, bir yandan burnumu koluma silip, "jeunet, seni piç herif, artık seriye 5. film asla çekilemeyecek" demiştim. (alien vs. predatör'ü sayanlarla diyaloğu keserim) her türlü olasılığın anasını ağlatmıştı çünkü kendileri. yok kapağa alien kaçmış, efenim, ripley kızımızın göğsüne saklanmış, arkada bi tane unuttuyduk, hiç. asla.
herkeslerin çok gıcık olduğu üzere formun değiştirilmesi de bana "amanın bu ne cüret" dedirtmişti ve bu kadar şaşakalmak harikulade değil midir bazen?
(gerçi nedense her şeyi yönetmene çakarım, jeunet olunca da buna pek daha fazla hazırım ama aslında sanırım hikayeyi Joss Whedon diye bir adama borçluyuz. mmm, hakkatten tam şimdi bilmek istedim kare kare, hangi karar kimindir?)
2. bu filmde çok eşcinsel, özellikle lezbiyen öge olduğuna dair bir eleştiri okumuştum ve bi sonra izlediğimde, evet yaw böyle denebilir demiştim. eleştiri (çok ayıp ama nerde, kime ait hatırlamıyorum) kahramanların, ya da "kahramanlık" sıfatının elbette önce Ripley'e ancak ikincil olarak ise winonacığımızın oynadığı Call karakterine uygun olduğunu, alışageldiğimiz bir dişi bir erkek klişesinin kırıldığını söylüyordu.
sonra filmde erkek karakter olan merkezi bilgisayar, "father" olarak çağırılıyordu ve winona kızımız direksiyonu eline geçirince ilk yaptığı beyanat "father is dead" baba öldü şeklinde olunca, ataerkilliğin çöküşü, oidipusun dibe vurması (dyonisos'la içmeye gitmişler mesela) yönünde bişeyler de diyordu o eleştiri işte...
mm evet, daha şenlikli olarak aynı yazıda, gerçekten çok hoşuma giden bişeyden bahsediliyordu. dünyaya indiklerinde (indikleri gemi de bir betty idi, gerçi gemiler hep dişidir değil mi?) arkada Ripley ve Call, iki hatun; ön tarafta ise canım Dominique Pinon'un oynadığı Vriess ile piç Johner (dağ gibi yiğit Ron Pearlman) yani iki adam başbaşadırlar, sarılırlar. film tam böyle biter. (o eleştiriyi okuyalı çok çok zaman geçtiği için olası hatalar için özür dilemeli...)
bence burada çok çok matrak olan aslında bi tür cinsiyetsizlik ve hatta türsüzlük'ün olmasıdır.
Ripley: insan alien karışımı, bildiğimiz homo sapiens değil o artık.
Cal: Robotların ürettiği robotlar serisinden nadide bir parça. kesinlikle inhuman! nainsan!
Vriess: tamam human, ademoğlu ancak belden aşağısı tamamen hissiz! no seksüalité:)
Johner: tamam ona hiç sözümüz yok, egosu, gücü kuvveti ile tam bir erkek karikatürü:)
cinsiyet klişesinden "erdem"e geçelim. film sonları çokluk erdemli karakterlerin zaferi/başarısı öne çıkar. (çıkmaz mı?) ancak filmin sonunda elimizde kalanların hep bi takım karanlık yönleri var. hani tamam Ripley kahramanımız da, kafamızı karıştırdığı anlar da olmadı değil... Cal, devrimci bir robot! Ripleyi öldürmek istiyordu! allahım hepimiz modemlerimizi yaktık dediğinde yerlere yığılmalıydım gülmekten! Vriess filmin çoğunda ortada yoktu bile! Johner ise herkesi en ufak bişey için bile satabilir... o zaman kazanan neydi? bilmem? mizah?
3. en güzel sahneler:
basketbol sahnesi.
ah Ripley'in kendinden önceki 7 klonu bulup ateşe verdiği sahne (Johner'in hani cephane israfı dediği) çok fena dokunaklıdır, çook fena.
Purvis'in içerisinde alien bulunduğunu öğrenme sahnesi, kaç kere seyrettim, hep gülerim.
Newborn un doğum sahnesi. amanın, anneyi öldürdüğünde mahvolmuştum. arkada kafayı yemiş sevgili doktora ne demeli? "my biyutiful, biyuuutiful butterfly!"
ve Purvis'in alien'ının gayet tabii en güzel zamanda ortaya çıktığı sahne. çok ayan beyandır böyle olacağı ama "oh olsun" dersin.
newborn'un uzay boşluğuna çekilerek ölmesi. hönküre hönküre ağladığımı itiraf etmeliyim. aynen öyle işte. o yüzden yazılar çıktığında burnumu kolumun yenine siliyodum. insan bir alien filmine giderken selpak almayı akıl edemiyor...
4. filmde çok kafa ütülenmez. uzun uzun konuşulmaz, anlatılmaz. ne güzel.
5. alienin yeni tipini kimseler beğenmez. ben de çok fena irkilmiştim ilk an. ama sonra tam da böyle bir tesirinin olması gerektiğine kani olmuştum açıkçası.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder